Diyanet Bir-Sen Genel Başkanı Hasan Türüt, Osmanlı Ordusunun İngilizlere karşı kazandığı Kûtü’l Amâre Zaferinin 104. yıldönümü nedeniyle basın açıklaması yaptı.
Osmanlı Ordusunun, Irak’ın Kut bölgesinde İngiliz ordusunun 13 generali, 481 subayı ve 13.300 erini esir alarak büyük bir hezimete uğrattığı büyük zaferin ikinci Çanakkale Zaferi olduğunu hatırlatan Hasan Türüt, İngilizler açısından büyük bir utanç olarak değerlendirilen bu zaferin Osmanlı için anlamının büyük olduğuna vurgu yaparak şöyle dedi:
“29 Nisan 1916’da gerçekleşen bu büyük savaşın hem Osmanlı hem de İngiliz tarihi açısından büyük önemi ve anlamı bulunuyor. Osmanlı ordusunun ele geçirdiği Kut kasabasını işgal etmek için kuşatan İngiliz ordusunun 143 gün süren mücadelesinin tarihteki adı Kûtü’l Amâre’dir. Ancak bu savaş İngilizler açısından büyük bir utanç günü olacaktır. Zira hiç yenilmeyen İngiliz ordusu, Osmanlının bir avuç ordusuna yenilerek büyük bir hezimet yaşamıştır. Tarihimiz açısından önemli bir zaferdir. Çünkü 1. Dünya Savaşının temel savaşlarından biri olarak kabul edilen Kûtü’l Amâre, İngilizlerin müttefik kuvvetleriyle birlikte az sayıdaki Osmanlı ordusu karşısında uğradıkları büyük mağlubiyetin, incinen onurlarının ve tarih karşısındaki utançlarının savaşıdır.
Kûtü’l Amâre Zaferinin askeri tarih açısından önemi büyüktür. Çünkü İngiliz ordusuna ilk havadan ikbal bu savaşta yapılmıştır. Ancak İngilizlerin ve müttefiklerinin güçlü ordusu, silah ve teçhizatları acı sona engel olamamıştır. Çünkü Osmanlı ordusunun başındaki Halil Paşa ve askerlerinin her birinin kalbinde büyük bir iman gücü vardı. Tıpkı Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında olduğu gibi, iman gücünün karşısında teknolojinin ve sayıca üstünlüğün hiçbir işe yaramadığı Kûtü’l Amâre Savaşında da görülmüştür.
Halil Paşa, Kûtü’l-Amâre
zaferinden sonra 6. Ordu’ya yayınladığı mesajda şöyle diyordu:
‘’Arslanlar! Bütün Osmanlılara şeref ve şan, İngilizlere kara
meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları
sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi
tebrik ediyorum. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen
ordular karşısında 350 subay ve 10 bin erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık
bugün Kut’ta 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 er teslim alıyorum. Bu teslim
aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30 bin zayiat vererek
geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar
büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata
uğrayacaktır. İşte Osmanlı sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi
Çanakkale’de, ikinci zaferi burada görüyoruz.’’
29 Nisan 1916 günü Kûtü’l Amâre’de adeta sıkışan İngiliz komutasındaki 13 bin kişilik ordu tümeni 143 günlük kuşatmadan sonra Osmanlı ordusuna kayıtsız şartsız teslim olmuştu. Bu hezimet İngilizler için en büyük yüz karasıydı. Halil Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, İngiliz ve Hind askerlerini Dicle nehrinin üç tarafı suyla çevrili olan bir tarafına sıkıştırmışlardı ve hiçbir şekilde siperlerden çıkamıyorlar, havadan atılan yardımlara ulaşamıyorlardı. Erzakları tükenmiş, açlık ve hastalık baş göstermişti. Teslim olmaktan başka çareleri yoktu. İngilizler ağır yenilgiyi kabul edemiyorlar ve bu onursuzluğu yaşamamak için Osmanlı ordusuna rüşvet teklif ediyorlardı: 40 sağlam top ve 1 milyon sterlin ödemek istediler ama Osmanlı bu zaferi satmadı. Şehit kanı satılamazdı!
Bu kutlu zafer Türk Ordusunda 1945 yılına kadar kutlanmıştır. Bu tarihten sonra İngiliz hükümetiyle sıkı ilişkiler içine girilmesi nedeniyle İngilizleri kızdırmamak ve onlar adına bu ağır yenilgiyi hatırlatmamak için zaferin kutlanması kaldırıldı ve yeni nesle unutturuldu. Ama bizler bu kutlu ve onurlu savaşın anlamını ve önemini her zaman hatırlayacağız ve asla unutturmayacağız. Neslimiz Kûtü’l Amâre gibi bizi onurlandıran zaferleri öğrenerek yetişecekler. Tarihimizin şanlı zaferlerinden biri olan Kûtü’l Amâre Zaferinin 104. yıldönümünü büyük bir coşku, onur ve gururla kutluyorum. Bu savaşta Allah, Kur’an ve Peygamber inancıyla göğüs göğüse çarpışıp ölümü şeref kabul eden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, minnet ve şükran duygularıyla anıyorum. Onların ailelerinin önünde saygıyla eğiliyorum. Aziz milletimizin onurlu ve şanlı bayramı kutlu olsun.”