ÖNSÖZ
Tüm dünyayı etkisi altına alan covid-19 virüsü sebebi ile çeşitli iktisadi ve psikolojik toplumsal zorluklardan geçmekteyiz. Rabbimizden niyazımız ülkemizi, Muhammed ümmetini ve tüm dünyayı bu felaketten bir an evvel kurtarmasıdır.
Ancak bu felaketi yaşamadığımız zamanlarda dahi hayatlarını zulüm altında büyük zorluklar içinde sürdürmeye çalışan mazlumlar her zamankinden daha da muhtaç duruma gelmişlerdir.
Özellikle kalbi ilk kıblemiz Mescid-i Aksâ olan Kudüs şehri büyük insanı dramlara sahne olmaktadır.
Mevcut Filistin yönetiminin kendilerine yardım etmesine ve el uzatmasına hiçbir zaman müsaade edilmeyen Kudüs halkı kendi yalnızlıkları ile başbaşa bırakılmıştır.
Dünya üzerinde hiçbir ülkenin vatandaşı olmayan Kudüs halkının verdiği hayatta kalma mücadelesi virüsle birlikte katlanılmaz bir zorluğa ulaşmıştır.
Sizler için Ramazan ayına yaklaştığımız şu günlerde Mescid-i Aksâ’nın bekçileri olan Kudüs halkının yaşadıkları zorlukları aktarmaya çalıştık.
Unutmayın bu insanlar normal şartlarda bile yoksullukla mücadele etmektedir. Kadim Kudüs’te yaşayan Müslümanların yaklaşık %85’i yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Bu gün hem sokağa çıkmaları yasak hem de kapılarına kadar ekmeklerini ve sularını getiren bir devletleri yok. Onlara beşer olarak sahip çıkan tek güç, güvenip dayandıkları siz kardeşlerisiniz.
GİRİŞ
İçinde bulunduğumuz zor şartlarda işgalci İsrail dünyayı kuşatan tehlikeleri açıkça görmezden gelerek Kudüs’ü Yahudileştirmeye yönelik emellerini gerçekleştirmek için bu sağlık krizini istismar etmeye çalışmaktadır. Geçtiğimiz günlerde işgalci yönetim, dünyanın Korona virüs krizi sebebiyle meşgul olmasını fırsat bilerek Filistinlilere uygulamak istediği yeni durumu dayatmak amacıyla Kudüs’te ve Mescid-i Aksâ’da bir dizi tehlikeli adımlar attı.
İşgalci yönetim, mütevazı imkânlarıyla şehirlerini tek başlarına savunmak zorunda kalan ve hiçbir siyasi, ekonomik desteklerinin bulunmayan Kudüslüleri cezalar, vergiler, biriken borçlar ve günlük zaruri insani ihtiyaçları sebebiyle meşgul etmektedir, Şehirde bir araya gelen büyük Yahudi gruplarına herhangi bir baskı yapmamakta, virüsle mücadeleyi bahane ederek Müslümanları Mescid-i Aksâ’dan uzaklaştırmaktadır.
Uluslararası Minber-i Aksâ Derneği, çeşitli yerel medya kuruluşlarında yayınlanan durumla alakalı bu noktaları, Kudüs ve Mescid-i Aksâ hakkında bir tasavvur ve bilinç oluşması için sizlere sunmaktadır.
Kudüsteki Sağlık Kuruluşları’nın Kapasiteleri
Kudüs’te normalde Müslümanların istifade edebildiği 3 hastane mevcuttur. (Bu üç hastane devlet hastanelerine göre daha makul ücretler alsa da yine de ücret karşılığında hizmet vermektedir.) Müslümanlar mevcut olan diğer Yahudi hastanelerine vatandaşlıkları olmadığı için gidememektedir. Müslümanların istifade ettiği üç adet Arap hastanesinin iki tanesi Arap Hristiyanlara aittir.
Bu üç hastanenin de normal şartlarda tıbbi gereçleri ve müdahale kabiliyetleri yeterli değildir. Ödeyemedikleri ağır borçlar altında ezilmektedirler ve yetersiz tıbbi malzeme ve ilaçlarla insanlara destek vermeye çalışmaktadırlar.
Üç hastanenin toplam yoğun bakım yatak kapasitesi 67dir.
Mar Yusuf Fransız Hastanesi: Toplam yatak sayısı 28. Bunlardan 7 tanesi yoğun bakım yatağı. 21 tanesi normal hasta yatağı.
Makasıt Hastanesi: Toplam yatak sayısı 22. Bunlardan 9 tanesi yoğun bakım yatağı. 13 tanesi normal hasta yatağı.
Muttalia Victoria Alman Hastanesi: Toplam yatak sayısı 18. Bunlardan 6 tanesi yoğun bakım yatağı. 12 tanesi normal hasta yatağı.
Şu Anda Virüse Yakalanan Kaç Hasta Var?
Şu an Filistin’in tamamında 10.095 hasta mevcuttur. Bunlardan 164 tanesinin durumu kritiktir. Bu güne kadar ölenlerin sayısı 96dır.
Batı Şeria’da 267 hasta mevcuttur. Ölenlerin sayısı 2dir.
09-04-2020 tarihi itibariyle Kudüs’te tespit edilen hasta sayısı 1690’dır. Arap sağlık kuruluşlarının virüsle mücadeleye katılmalarına müsaade edilmediği için bu hastalardan kaç tanesinin Müslüman, Hristiyan ya da Yahudi olduğu bilinmemektedir. Verilen bilgiler İşgalci İsrail’in paylaştığı verilere dayanmaktadır.
Müslümanlar Korona Virüs’e Yakalandıkları Zaman Ne Yapıyorlar?
İşgalci Yönetim uluslararası hukuka ve anlaşmalara göre Küdüs’teki tüm insanlara sağlık hizmeti vermekle yükümlüdür. Ancak Kudüs’te yaşayan Müslümanlar yaptıkları en ufak bir itirazda dahi ceza olarak bu hakları ellerinden alınmaktadır. Sadece Müslüman olmalarının bile suç sayıldığı bir ortamda bu imkândan faydalanabilecek Müslüman Kudüs’te çok azdır. Bu durumda sözde devlet hastanelerine gitmeleri halinde çok büyük ücretler ödemek zorunda kalmaktadırlar.
Yani özetle, eğer Kudüs’te yaşayan bir Müslümansanız ve hastalığa yakalanmışsanız yapabileceğiniz pek bir şey yoktur. Eğer paranız var ise kısıtlı imkânlara ve sınırlı yatak kapasitesine sahip Arap hastanelere gidebilirsiniz sadece.
Gönüllü Gençlerin Sokaklarını Dezenfekte Etmeleri Engellenmektedir
İşgalci yönetim, Kudüs halkını korumak ve salgını durdurmak amacıyla Kutsal Şehir Kudüs’te yapılmaya çalışılan gönüllü girişimlerin uygulanmasından rahatsız olmuştur. Bundan dolayı bu tür girişimlerde bulunanları ve sorumluları orantısız güç kullanarak engellemekte, tutuklamakta ve oturdukları yerlerden uzaklaştırmaktadır.
İşgal güçleri, onlarca genci halkın sıkça kullandığı alanları dezenfekte etme ve korona virüsten korunma hakkında bilinçlendirici broşür dağıtma girişimlerinden dolayı tutuklamıştır. Dezenfekte ekipmanlarına ve dezenfekte maddelerine el koymuştur. Yaklaşık 5 bin şikel para cezasına mahkûm etmiştir.
Arap Acil Sağlık Kuruluşlarının Salgın Vakalarıyla İlgilenmesine Müsaade Edilmemektedir
Dr. Muhammet Hatip şunları aktarmıştır: korona vb. vakalarla, vatandaşların muayene edilmesi ve hastalığa yakalanmış olanların nakledilmesi ile yetkili tek kuruluş sözde İsrailli “Kızıl Davut Yıldızı” kuruluşudur. Diğer taraftan 2500 çalışanı olan “Cabir bin Hayyan” ve “el-Hayat” gibi kuruluşların faaliyet gösterdiği Arapların yaşadığı bölgelerin büyük çoğunluğunda İsrailli sağlık kuruluşunun şubeleri bulunmamaktadır. Bu sağlık kuruluşlarının çalışanları gerekli eğitim almaları durumunda muayene, enfektelerin taşınması ve gözetim gibi hususlarda katkıda bulunabilirler. Ancak bu virüse karşı verilen savaşta “Kızıl Davut Yıldızı” kuruluşunun sağlık sektörünü tekelinde bulundurmasından dolayı gerekli rollerini oynayamamaktadırlar.
İsrail, dindar Yahudileri Virüsün Yayılmasına Karşı Alınan Tedbirlere Uymaya İkna Edemiyor
İsrail sağlık bakanlığının verilerine göre, dindar Yahudilerin yaşadığı bölgeler virüse yakalanma oranı bakımından en yüksek yerler. 2019 yılının sonunda, Tel Aviv Üniversitesi’ne bağlı “İsrail Demokrasi” Enstitüsü, ülkedeki dindar nüfusun sayısını yaklaşık bir milyon 125 bin olarak tahmin etmiştir. Bu da 9 milyonu aşan İsrail nüfusunun % 12’sini teşkil etmektedir.
Dindar Yahudiler virüsle ilgili hiçbir uyarıyı dikkate almayarak tüm faaliyetlerine devam etmektedirler. Bu durum kendi aralarında virüsün yayılmasını hızlandırıyor olmakla birlikte Müslümanlara bulaşma riskini de arttırmaktadır.
İnsanlık Dışı Saldırılar Hız Kesmeden Devam Etmektedir
İşgal güçleri ve yerleşimci gruplar mart ayında Kudüs’te ve Batı Şeria’da 1704 hak ihlali suçu işlemiştir. “Arab Gazetesi”nin ifadesine göre bu ihlaller: evlerin yıkılması, zirâî ürünlerin yok edilmesi ve varlıklara el konulması gibi durumları kapsamaktadır.
Mart ayı içerisinde 400 Filistinli tutuklanmıştır. Evlerine baskın yapılan Filistinliler evleri tamamen dezenfekte edilmeden eve girmekten çekinmektedirler. Filistinli bazı önemli sosyal medya hesaplarından konu ile ilgili ailelere dezenfekte edilmeden asla evlere girmemeleri konusunda uyarılarda bulunulmuştur. İşgal güçlerinin baskın yaptıkları evlere kasten virüs bulaştırmış olabileceklerinden şüphe edildiği açıklanmıştır.
Çünkü işgalci yönetim, eski Kudüs bakanı Fâdi el-Mehdî’yi tutukladığında adeta virüs bulaştırmak istercesine, daha önce başkası tarafından kullanılmış kanlı bir maskeyi takmaya zorlanmıştır.
Kudüs’te Sokağa Çıkma Yasağı
İşgalci Yönetim normal şartlar altında da Müslümanların hayatlarına kıymet vermemektedir. Onlar için kendi ekonomik durumları insan hayatından daha önemlidir. Bu yüzden sokağa çıkma yasağına uymayanlar 2000 USD cezaya mahkûm edilmektedir. Normal şartlar altında düşünüldüğünde bu durum virüsü engellemek için güzel bir yöntem gibi görünse de bu sokağa çıkma yasağına uygulanan ceza sadece Müslümanlar için uygulanmaktadır. Buna mukabil İşgalci Yönetim sokağa çıkması yasak olan insanların ekmek ve su gibi insani ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. Sokağa çıkma yasağına uymayan Yahudilere herhangi bir ceza verilmemekte veya orantısız güç kullanılmamaktadır.
Mescid-i Aksâ’nın Durumu
21.03.2020 tarihinde işgal güçleri, işgal altındaki Kudüs’teki İslam Vakıfları Dairesi Başkanı Şeyh Abdul Azim Salhab’ı camilerde toplanma yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle 5 bin şekel (yaklaşık 1.380 $) para cezasına mahkûm etmiştir. Daha önce de şeyh para cezasına çarptırılmış ve vakıflar dairesine baskı yapmak amacıyla inceleme yapmak bahanesiyle yardımcısı da tutuklanmıştır.
Vakıflar ve Kutsal Mekânlar İdaresi, cemaatin sağlık ve selameti için korona virüsün işgal altındaki topraklara girmesinin ardından bilim adamlarının ve tıbbi yetkililerin tavsiyelerine uyarak 23 Martta geçici süreliğine Mescid-i Aksâ’nın bütün kapılarından girişi askıya almıştır.
Vakıflar İdare Başkanı “Korona sebebiyle kapatılmak zorunda kalınan Mescidi Aksâ güvenlik görevlileri tarafından korunmaya devam edilecektir. Mescid-i Aksâ’da güvenlik görevlileri dışında kimse kalmamıştır. Güvenlik görevlileri Mescid-i Aksâ’da namazları eda etmeye devam etmektedirler. Yine daha önce mescide gelen Müslümanların yerine getirdiği kuşları ve kedileri besleme görevi kişisel girişimleriyle güvenlik görevlileri tarafından yapılmaktadır.” demiştir.
Yahudileştirme Projeleri Devam Ediyor
İsrail Planlama Dairesi korona krizini istismar ederek Kudüs şehrinde Mescid-i Aksâ’nın sınırına ulaşan yer altı metro projesini başlatma teklifinde bulunmuştır.
Mart ayı süresince işgal güçleri 15 kez Mescid-i Aksâ’ya baskın düzenlemiştir. Onlarca yerleşimci 25.03.2020 tarihinde Burak duvarının bahçesini (Mescid-i Aksâ’nın batı duvarı. Yahudilerin “ağlama duvarı” diye adlandırdıkları duvar.) varlıklarıyla kirletmişlerdir. Yerleşimciler virüsle mücadele kapsamında alınan kararlar kendileri için geçerli değilmiş gibi davranmaktadırlar. Mescid-i Aksâ ve civarında toplanmanın yasaklanmasına ilişkin kararın varlığına rağmen Talmud ayinlerini gerçekleştirmişlerdir. Mevcut yasak ise Müslümanlar üzerinde çok sıkı bir şekilde uygulanmaktadır.
Yüksek İslam Konseyi Başkanı, Mescid-i Aksâ Hatibi Şeyh İkrime Sabri, işgalcilerin mevcut durumu istismar etmelerine ve korona virüsün yayılmasını, Mescid-i Aksâ hakkında düşmanca planlarını uygulama durumuna karşı uyarılarda bulunmuştır. Şeyh İkrime Sabri basın açıklamasında şunları söylemiştir: “işgal yönetiminin koronayı kendi çıkarlarını ve hedeflerini hayata geçirmek için bir araç haline getirmeye çalıştığının farkındayız. Kendi konumunu ve misyonunu garanti altına alabilmek için İsrail başbakanı Benyamin Netenyahu’nun da benzer davranış içerisinde olduğunun bilincindeyiz.”
Şeyh Sabri, Mescidin dış kapılarının kapatılmasına rağmen, güvenlik, temizlik ve hizmet görevlilerinin Mescid-i Aksâ içerisinde görevlerine devam etmeleri gerektiğine dikkatleri çekmiştir. Çalışan kadronun Mescid-i Aksâ içerisindeki görevlerini yerine getirmeye ve sürdürmeye her daim hazır olduklarını ifade etmiştir. Mescid-i Aksâ’yı asla boş bırakmayacaklarını ve işgal için kolay bir lokma haline gelmesine müsaade etmeyeceklerini söylemiştir. Ayrıca Mescid-i Aksâ’nın işgal tarafından gelebilecek her türlü saldırı ve ihlallere karşı korunacağını belirtmiştir.
Covid-19’dan sonra Kudüs’te Ekonomik Hayat
Kudüs’te Müslümanlar genel olarak şu üç şekilde hayatlarını kazanıyorlar.
1- Tüccarlar (Küçük esnaf: Bakkal, elbise dükkanı, çay ocağı gibi.)
2- Maaşlı çalışanlar
3- Gündelik çalışanlar
Kudüs’te özellikle Müslümanların ekonomik durumu korona sebebi ile büyük zarar görmüştür.
Mevcut dükkânların çalışmamasına rağmen kira ve vergiler ödenmeye devam edilmesi istenmektedir. Bununla birlikte çalışmayan bazı dükkânlardaki malzemelerin de telef olması söz konusu. (Örneğin kasaplar gibi) Bu gibi dükkânların sahipleri mallarını satıp paraya çeviremedikleri gibi yok olup gitmesine de engel olamamaktadırlar.
Bununla birlikte maaşla çalışan kişilerin büyük çoğunluğu işten çıkartılmıştır. İşten çıkartılmayan kişiler de maaşsız süresiz izine ayrılmıştır.
Gündelik çalışan kişiler durumdan en fazla etkilenen kişiler olmuşlardır. Kudüslü Müslümanların çoğunun gündelik çalıştığını düşünürsek bu durumu daha da zor bir hale getirmektedir. Çünkü bu insanların herhangi ikinci bir geliri ya da sağlık sigortası veya herhangi bir tazminat hakkı yoktur.
Sözde İsrail Devletinin sözde kanunlarına göre “Devlet” çalışmayanlara işsizlik maaşı ödemek zorundadır. Ancak bu maaşı alabilmek için çok yoğun bir bürokrasiyi aşmak gerekmekte ve verilen maaş bir ailenin aylık giderlerinin %30’unu dahi karşılamamaktadır.
Tüm bunların yanında Müslümanlar kendi aralarında yardımlaşmaya önem göstermektedirler. Bazı Müslüman dükkân sahipleri kiracılarından kira almayacaklarını söylemişlerdir. Şu an Kudüs’te iki ekmeği olan Müslüman bir diğerini kardeşine vermek sureti ile hayatlarını devam ettirmektedirler.
Kudüs Esnafı Yok Edilmeye Çalışılmaktadır
Kudüslü tüccarlar hiçbir yardım veya vergi indirimi olmaksızın zorla kepenk kapattırılmıştır. Dükkânlarını açmak zorunda kalan Müslüman esnaf 5 bin şikel cezaya mahkum edilmiştir. Zaten çok büyük gelirler elde edemeyen ve bununla birlikte ailelerini geçindirmek ve aynı zamanda vergi ödemek zorunda olan tüccarlar büyük zorluk yaşamaktadır.
Kadim Kudüs’te, vâdi caddesinde erkek elbise mağazası sahibi Halit es-Subh “el-Arabî el-Cedid” gazetesine verdiği demeçte şunları ifade etmiştir: “Durumlar son derece sıkıntılı. Koronadan öncede böyle idi sonrasında ise daha kötü oldu. Aradığımız tek bir şey var o da direnebilmemiz için maddi destek.”
Fakir Ailelere Yardım Dağıtılması Engellenmektedir
Sur Bâhir’de yapılan barbarca baskınlarda bu bölgede bulunan 200 aileye dağıtılması planlanan gıda paketlerine el konulmuştur. Ayrıca bu faaliyetleri gerçekleştiren gençlere karşı orantısız güç, ses ve gaz bombaları kullanılmıştır. Pek çoğu da tutuklanmıştır. İşgalci İsrail bu yardımların yapılmasını engellemesine rağmen yasak nedeni ile evlerinden çıkamayan ailelere en temel ihtiyaç olan ekmek ve su konusunda bir yardımda bulunmamaktadır. Bütün engellemelere rağmen yardım çalışmaları devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
İsrail, Kudüs’teki Salgınla Mücadelede Türkiye’nin Rolünden Rahatsız Olmaktadır
İsrail gazetesi “Micor Rishon” Türkiye’nin şu anda Doğu Kudüs’teki Filistinlilerle korona virüsle mücadelelerinde onları destekleyerek ilişkilerini güçlendirmeye çalıştığını iddia etmiştir.
Gazete, “Lich Jerusalem” müdürü Muor Tseemeh, Türkiye’nin Doğu Kudüs’te daha önce eşi görülmemiş bir şekilde çalıştığını ve bunun İsrail’in egemenliği için bir tehdit oluşturduğunu düşündüğünü ifade etmiştir. (“Doğu Kudüs” ifadesi sözde gazetelerin ifadesidir. Kudüs’ün tamamı Müslümanlarındır!)
Gazeteye göre, Türkler yardımlarını korona virüse yakalanan kimselere ve ailelerine tahsis etmektedirler. Ayrıca Türkiye’de hükümete yakın hayır kurumlarının Filistinlilerin “işgal virüsüne” karşı bağışıklıklarının güçlendirilmesiyle doğrudan alakalı olduklarını vurgulaması dikkat çekmiştir.
SONUÇ
İlk kıblemiz Mescid-i Aksâ’mızı her zaman olduğundan daha fazla sözlü ve fiili dualarımızla desteklemeliyiz.
Bu güne kadar var olma mücadelesi veren ve Mescid-i Aksâ için canlarını hiçe sayarak mücadele eden Kudüs halkına maddi olarak destekte bulunmalıyız.
Kudüs’ü daima kalbimizde taşımalı ve sürekli olarak yaşanabilecek tüm olumsuz durumlara karşı tetikte olmalıyız.
Etrafımızdaki insanları Kudüs ve Mescid-i Aksâ’da yaşanan bu zorluklardan haberdar etmeliyiz.