Diyanet Bir-Sen Genel Başkanı Hasan Türüt, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle basın açıklaması yaptı.
Kadına yönelik şiddete karşı ciddi mücadele edilmesi gerektiğini belirten Hasan Türüt, şiddete karşı tüm iletişim araçlarının kullanılarak toplumda farkındalık oluşturulması gerektiğini belirterek şu ifadelere yer verdi:
“Bugün, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günüdür. Bugünün anlam ve öneminin toplum tarafından benimsenmesi ve kadının her türlü şiddete karşı korunması için devlet tarafından caydırıcı düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Müslüman Türk Milletinin gözünde kadının ayrı bir yeri var. Hz. Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu ves’s Selam “Cennet anaların ayakları altındadır” diyerek kadının değerine dikkat çekmiştir. Hatta bir hadiste şöyle buyuruyor: “Kim ki üç tane kız çocuğu yetiştirir, güzel terbiye eder, evlendirir ve onlara iyilikte bulunursa, o kişi için cennet vardır.” Bu hadis ile kız çocuklarına iyi muamele eden kişilerin kendisi ile cennette komşu olacağı müjdesini vermiştir. Bu hadis tüm Müslüman toplumunu kapsar. Bu nedenle kadın bizim için değerli ve önemlidir, saygı duyulması gereken bir varlıktır. Kadın, ruhen hassas bir yapıya sahiptir. Bu özelliği nedeniyle kadının korunması gerekir; şiddete maruz bırakılmaması için devletin şefkatli kollarının altına alınması gerekir.
Kadına yönelik şiddet her geçen gün artıyor. Bunun; dini, ekonomik, sosyolojik ve kültürel nedenleri var. İstanbul Sözleşmesi gibi Hıristiyan Avrupa’nın dayattığı ucube sözleşmenin tüm organik yapımıza ters düşen maddeleri kadına yönelik şiddetin artmasında en önemli nedendir! Çünkü kadının aile ve toplum içindeki yerini yok etmiş, maneviyatını çökertmiştir. Herkes bilmelidir ki kadına en büyük hakaret erkekleri de kadınlaştırarak kadınların özelliğine yapılan saldırıyı meşrulaştıran İstanbul Sözleşmesidir. İstanbul Sözleşmesi gözden geçirilip Müslüman Türk Milleti bu illet sözleşmeden kurtarılmadığı müddetçe kadına yönelik şiddet önlenemez. Bunun dışında televizyon kanallarında her gün izlenen filmler; örf, adet ve geleneklerimize aykırı, dini inançlarımızı yozlaştıran, kadını görsel bir meta haline getiren, kadının toplum içindeki yerini aşağılayan, ahlaki değerlerden uzak filmlerin çocuk ve gençler üzerindeki olumsuz etkileri de ayrı bir nedendir. Dini inançlarımız ve değer yargılarımız gereğince kadının yeri her türlü çıkar beklentilerinin ötesinde olmalıdır. Kadına değer vermek, saygı duymak millet olarak geleneklerimizin en önemli parçasıdır.Ancak günümüzde sosyal yaşantımızın yozlaştırılmasıyla ortaya çıkan toplumdaki kadın yeri maalesef kadının saygınlığını ve itibarını yok etmiştir. Biz, yeniden kadınlarımıza sahip çıkarak onları koruyucu kanatlarımızın altına almalıyız. Onları şiddete karşı korumalıyız. Bu itibarla sendika olarak kadına şiddete karşı olduğumuzu, kadına yönelik şiddetle mücadele de sendika olarak üzerimize düşen göreve hazır olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum.”